2 Aralık 2011 Cuma

Yardım kampanyaları ve ‘cemaat devlet!’

Mustafa Mutlu
Çarşamba gecesi televizyonlardaki yardım seferberliğini izledim. Saat 02.00 itibarıyla tam 62 milyon lira topladı Beyazıt Öztürk ve sanatçı arkadaşları; on dokuz televizyon kanalının ortak canlı yayınında...

Bu paranın yaklaşık 15 milyon lirası, iktidara yaranmak isteyen iş adamlarından geldi ama önemli değil...

25 Ekim gecesi Kral TV, STV ve 100 yerel kanal da ‘Kardeşlik Zamanı’ adlı bir başka ortak yayınla 65 milyon lira topladı. Böylece; vatandaş, gönüllü olarak 127 milyon lira vererek, yaraları sarmayı üstlendi.





***


Devletler; bu tür toplumsal felaketlerde meydana gelen yarayı sarma yöntemlerine göre üçe ayrılır:

Sosyal devlet: Tüm zararı üstlenir. Bütçeden aktardığı parayla ya da ilgili kamu kuruluşları aracılığıyla felakete uğramış yurttaşların barınma, beslenme, giyinme, sağlık, eğitim gibi tüm ihtiyaçlarını karşılar.

Kapitalist devlet: Bu tür felaketlerde sadece arama-kurtarma ve ilk yardım hizmetlerinin ulaşmasını sağlar. Gerisi, vatandaşların afetlerden önce yaptırmış oldukları “sigorta”lara kalır... Burada yük, vatandaşların kendi omuzlarındadır. Çünkü bu sistemin geliştiği ülkelerde; vatandaşların sigorta primlerine bütçelerinden ayırdığı para yüzde 25’leri bulur.

Cemaat devlet

Bu tür devletler, afetler karşısında elini cebine atmaktansa, toplumsal dayanışmayı, yardımlaşmayı teşvik eder... Üç beş kuruşa kolayca çözebileceği sorunlar için bile, vatandaşların devreye girmesini ister... Elbette hastaneleriyle, çadır kentleriyle, bakanlarıyla, bürokratlarıyla afet yerinde olur ama... Afetzedelerin ihtiyaçlarının giderilmesi, vicdan sahibi diğer vatandaşların devreye girmesine bağlıdır.



***


Gelelim bizdeki sisteme...

Devlet; Körfez Depremi’nden sonra iki önemli adım attı...

Birincisi; DSP-MHP-Anavatan hükümetinin projesiydi ve“sosyal devlet” olmaya yönelik bir adımdı. Özel İletişim Vergisi diye bir şey uyduruldu ve bu verginin sadece iki yıl alınacağı açıklandı. Ancak, AKP hükümetleri bu vergiyi kaldırmadı, 12 yılda yaklaşık 30 milyar lira toplandı. Bu para, bütçe açıklarını yamamakta kullanıldı!

İkinci adım ise tamamen AKP’nin projesiydi: “Kapitalist” sitemlerdeki sigorta yöntemi tercih edildi ve devletin bir daha depremzedelere konut yapma gibi ağır mali yük getiren projeleri üstlenmeyeceği ilan edilerek, Zorunlu Deprem Sigortası’na geçildi.

“Sosyal devlet” hayata geçirilmedi, çünkü deprem için toplanan Özel İletişim Vergisi çarçur edildi...

Kapitalist sistem hayata geçirilemedi; çünkü zorunlu kılınmasına rağmen Deprem Sigortası yaptıranların oranı ülke genelinde yüzde 25’lerde, Van’da yüzde 9’da kaldı.

Böyle olunca da yük yine, “yüksek vicdan sahibi” Türk halkının omuzlarına bindi.

Yani; “cemaat devlet sistemi” devreye girdi ve depremzedeler için “duygu sömürüsü senaryosu” sahneye konuldu.

Başbakan da bu tür yardım kampanyalarına bizzat destek olarak, “cemaat devleti”nin koordinatörlüğünü üstlendi.



***


Peki; Türkiye Cumhuriyeti, gerçekten bu tür kampanyalardan toplanacak paralara muhtaç mı?

Elbette değil... Bizzat ekonomiyi yönetenlerin ve Başbakan’ın yaptığı açıklamalara göre dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisi arasındayız!

Devlet istese, depremin yarasını kimseye muhtaç olmadan sarabilir...



***


Eğer, “Uydurma Mustafa Mutlu, yok böyle bir para” diyorsanız; hemen bir örnek vereyim:

Sadece Kaddafi’yi devirmek için ayaklanan Libya’daki şeriatçılara önce 300 milyon dolar, Kaddafi’nin linç edilmesinden sonra bir 80 milyon dolar daha verdik.

Hatta bu paranın 10 milyon dolarını, bavula koyarak bizzat Dışişleri Bakanı götürüp teslim etti.

Yani kendi depremzedesi için televizyonlarda yardım kampanyaları düzenleten ve 127 milyon lira toplatan devlet; bunun daha fazlasını bir çırpıda, başka bir ülkenin rejimini değiştirmek için harcadı!



***


Sakın yanlış anlaşılmasın; Van’daki kardeşlerimizin yaralarını elbette saracağız ve bunun için canımızı dişimize takacağız...

Ama bilin ki... Doğru olan bu değil!

Doğru olan; cemaat devlet anlayışından bir an önce kurtulmak!



*****


SÜRPRİZ BAĞIŞÇI!

Televizyonların ortak canlı yayınında depremzedeler için bağış toplanırken, ekranın altından hızla akan bağışçı listesini okudum usanmadan...

Firari iş adamı Hakan Uzan’ın adını da gördüm kayıp giden o bantta... 500 bin lira bağışladığı yazıyordu!

Elbette isim benzerliği deyip geçebiliriz; ama... Bu ülke; bir çırpıda 500 bin lira bağışlayabilecek kaç Hakan Uzan yetiştirmiş olabilir ki?

İnanmayan, 23.59 ile 00.01 arasındaki kayıtlara baksın!

Peki; bunun yorumu mu?

Boş verin Allah aşkına!



*****


BİLGİ NOTU: Bugün saat 13.00’te Çukurova Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü’nün düzenlediği konferans ve imza günü için üniversitenin Adana’daki merkez kampüsünde bulunan Mithat Özsan Amfisi’ndeyim. Yarın yine konferans ve imza günü için saat 15.00’te Akhisar Atatürkçü Düşünce Topluluğu’nun konuğu olacağım. Pazar günü 15.00’te ise Bostancı Tren İstasyonu’nun hemen arkasındaki Bostancı Kitabevi’nde “sonra hayat yeniden başlar”ı imzalayacağım...



*****


Günün Sorusu

Sorum; 19 kanalın Van depremzedeleri için düzenlediği ortak canlı yayını sunan Beyazıt Öztürk’e:

Telefona bağlanan hemen herkese, “Ne kadar bağışlıyorsunuz” diye sordun da... Neden Başbakan bağlanınca aynı soruyu soramadın... Başbakan’ın parası olmadığını mı düşündün, yoksa böyle bir soruyu sormaya yüreğin mi yetmedi?


Mustafa Mutlu - mmutlu@gazetevatan.com                28.10.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder