Dünyada yaklaşık 1750 kayısı çeşit ve tipinin
bulunduğunu, bunların 1230’nun bazı özelliklerinin “Avrupa Kayısı
Katalogu”nda 1989 yılında yayınlandığını,
Çekoslovakya’da “Jousyska”; Bulgaristan’da “Persiana”, “Ambrozia Ranna”,
“Bijla Kasna”, “Edra Ranna”, “Chehia I”; İtalya’da “Hafzi Hatif 7/53”,
“Hamurı Bakkır”, “Hatif 721”, “Hatif Hatif”, “Kalısarıfı”, “Muhittin Bey”;
Macaristan’da “Cegledi Mamut”, “Szegedi Mamut” kayısı çeşitlerinin yıllar
öncesinde Anadolu’dan götürüldüğünü,
1502’de Osmanlı Padişahı II. Bayezid Han tarafından çıkarılan ve Türkiye’nin
ilk standardı kabul edilen Kanunname-i İhtisab-ı Bursa’da “yaş zerdalinin,
ilkin iki yüz dirhemi bir akçaya, üç günden sonra üç yüz dirhemi, daha sonra
gelişine göre bu kıyas üzerinden narh verileceği” şeklinde bir standardın
konduğunu,
Dünyada yaş kayısı üretimi 1000 tonun üzerinde olan ülke sayısının elli beş,
bu ülkeler arasında yaş kayısı üretimi yıllık 100 bin tonun üzerinde
olanlarının sayısının yedi olduğunu,
1961 yılında 1.3 milyon ton olan dünya yaş kayısı üretiminin kırk iki yıl
sonra ancak % 100’lük bir artışla 2.7 milyon tona çıktığını, kayısı
üretimindeki artışın elma, şeftali ve turunçgillerle mukayese edilemeyecek
ölçüde düşük olduğunu,
1994 yılında Ermenilerin kayısı bitkisine olan vefa borçlarını ödemek için
gümüşten madeni hatıra paraları bastırdığını, madeni hatıra paranın bir
yüzünde kayısı yaprağı ve meyvesi, diğer yüzünde ise kayısının İngilizce ve Ermenice
isimlerinin bulunduğunu,
İngilizce karşılığı “apricot” olan kayısının kelime kökünün Latince’de “erken
olgunlaşan küçük meyve” veya “erken olgunlaşan küçük elma” anlamına gelen
“pecoquum” olduğunu, bu kelimeyi ilk defa M.Ö. I. yüzyılda kayısıyı Yakın
Doğudan Roma’ya getiren askerlerin kullandığını,
Mişmiş kelimesinin Türkçeye Arapça’dan geçtiğini, biliyor musunuz?
2001 yılında Türk Patent Enstitüsü tarafından Malatya Kayısısı’nın coğrafik
işaret olarak tescil edildiğini ve Türkiye’nin başka illerinde üretilen yaş
ve kuru kayısıların Malatya Kayısısı adı altında satmanın artık suç olduğunu,
Kayısı meyvelerinin en ideal lezzet ve aromaya ağaç üzerinde tam olgunluk
safhasında ulaştığını, fakat bu safhada hasat edilen meyvelerin kalitesini
kısa sürede kaybettiğini,
Dünyada sofralık olarak tüketilen kayısı meyvelerinin çok önemli bölümünün
ideal olgunluk safhasına gelmeden erken hasat edildiğini,
Sofralık kayısı çeşitlerinin büyük bölümünün ideal lezzet ve aromasının
tüketici tarafından bilinmediğini,
Yunan Mitolojisi’ndeki ünlü “Altın Elma (Golden Apples)” efsanesinin aslında
kayısı işaret ettiğini,
Eski İran ve Mısır’da kayısıya “Güneşin altın yumurtası (The golden eggs of
sun)” dendiğini,
Bazı kaynaklarda kayısıya “Ermeni Eriği (Armenian Plum)” isminin verildiğini,
Kuru kayısının vitamin ve mineral madde bakımından baldan daha besleyici
olduğunu,
Afganistan’da kayısı meyvelerinin ishal edici ve ateş düşürücü olarak
kullanıldığını,
Tibet’te çiğnenmiş zerdali meyvesinin göz iltihabına karşı kullanıldığını,
Hindistan’da birçok yemek ve salatalara ekşi tat vermek için (sirke yerine)
güneşte kurutulmuş zerdali meyvesinin kullanıldığını biliyor musunuz?
Polonyalılara özgü kayısı çorbasının bu milletçe sevildiğini,
M.S. 200’lü yıllarda bir yemek kitabı yazan Romalı Apicius kitabında kuru
kayısı, şarap, sirke ve baldan yapılan bir kayısı mezesinin ve kayısı, badem,
şarap, zeytin yağı ve baldan yapılan bir tavuk yemeğinin tariflerini
verdiğini,
En kaliteli kayısı likörünün bol aromalı Tokaloğlu kayısısından elde
edildiğini,
Endülüslü kadınların, erkekleri etkilemek için eteklerinin altına kayısı
yaprakları ve çiçekleri koyduklarını,
“Kayısı ağacını ağlatan adam” olarak da ünlenen Djivan Gasparyan’ın
“Cennetten Kayısılar (Apricots from Eden)”adını verdiği bir albümü 1996
yılında New York’ta çıkardığını,
1982-2002 yılları arasında ihraç edilen 795 bin ton kuru kayısıdan
Türkiye’nin yaklaşık 1.6 milyar $ gelir elde ettiğini,
2001 yılında ülkemizden kuru kayısı ihracat edilen ülke sayının 86’ya
yükseldiğini,
Türkiye’de yaklaşık 15.5 milyon, dünya da ise yaklaşık 70.000.000 adet kayısı
ağacı bulunduğunu,
Dünyada kayısı üretiminin yapıldığı ülke sayının 60, yılık yaş kayısı üretimi
10 bin tonun üzerinde olan ülke sayısının 35 olduğunu,
2002 yılı FAO rakamlarına göre dünya yaş kayısı üretiminin 2.7 milyon ton
olduğunu,
580 bin tonluk üretimiyle dünya yaş kayısı üretiminin yaklaşık % 21’nin
Türkiye’ye ait olduğunu,
Dünyada yaklaşık 380.547 hektar alanda kayısı tarımının yapıldığını biliyor musunuz?
Hindistan ve Doğu Tibet arasında bulunan Kinnaur’da (Himalaya Paradesh)
kayısı tohumlarından çıkarılan yağın yemek yağı olarak kullanıldığını,
İnciaz Eriği, Plumcot, Pluot ve Aprium’un birer kayısı X erik melezi
olduğunu,
Rüyada kayısı meyvesi görmenin, gelecekte güzel bir haber alınacağına, kayısı
yemenin ise şansın iyi gideceği anlamına geldiğini,
Dünyanın en kaliteli zurna ve düdük gibi üflemeli müzik aletlerinin Ermeni
Ustalar tarafından kayısı ağacından yapıldığını,
M.Ö. 551-479 yılları arasında yaşayan ünlü filozof Konfüçyüs’ün felsefesini
Qufu Şehri’ndeki bir kayısı ağacının gölgesinde (Apricot Tree Pavilion [Xing
Tan Ge]) öğrencilerine öğrettiğini,
Kuru meyveleri daha önce bilinmesine karşılık kayısının İngiltere’de ilk defa
Kral VIII Henry’in sarayında bahçıvanları tarafından 1542’de
yetiştirildiğini,
Geleneksel Arap Mutfağı’nda, kuru kayısının etli yemeklerin yapımında yemek
malzemesi olarak kullanıldığını,
M.S. I. yüzyılda Romalı doğa bilimci Büyük Pliny’in kayısıyı büyüklük bakımından
erik ve şeftali arasında bir meyve olarak tarif ettiğini,
Kayısıyı Yeni Dünyaya götüren İspanyolların önce kayısıyı Meksika’da
yetiştirmek istediklerini başarılı sonuç alamayınca Kaliforniya’ya
götürdüklerini,
Hintlilerin “Chatni (Chutney)” ismini verdikleri şeker, baharat, üzüm ve ekşi
kuru kayısıların karışımı ile hazırladıkları tatlı-ekşi karışımı bir yiyeceği
fazlaca sevdiklerini biliyor musunuz?
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder