29 Kasım 2013 Cuma

Yerel Seçim 2014 öncesi

Malatya Belediye Başkanı olacaklara öneriler... (Bu yazı notları adaylar daha belirmeden önce kaleme alınmış ancak yayınlanmamıştır. Eklemeler yapılarak yayınlanmıştır.)

1. Her dönem tekrar tekrar yapılan kaldırımlar kalıcı hale gelmeli.

2. Altyapı drenaj sisteminin iyileştirme çalışmalarında daha kapsamlı ve kalıcı çözümler yapılmalı ki bir daha şehrimizde kısa süreli yağmurlarda bile yaşadığımız sıkıntılar yaşanmasın.



3. Kültürel faaliyetler merkezi olan Belediye- AVM - Sümerpark üçgeninin alternatifleri yaratılmalı özellikle Yıldıztepe, Göztepe, Batalgazi kavşağı ve Kömürtevzi-Yeşiltepe mevkilerini de canlandıracak çalışmalar yapılmalı.


1 Ekim 2013 Salı

Bir Gezi Hikayesi -Ben meydana niye çıktım?




Kendimi politik bir insan olarak görmüyorum. Hiç bir siyasi partiye yakınlığım yok. Pek çok resmi ideolojiyi gerekçeli temelinden, pek çok gayr-i resmi ideolojiyi denenip çalışmadığı görüldüğü için ciddiye almıyorum. Onların tam olarak karşısında olduğum da sanılmasın, bir şeye karşı olabilmek için, öncelikle onun geçerli bir argüman olması gerekiyor zira.
Neyse, konuyu analitiğe boğmayayım.

Şu yağmurlu pazar sabahında bildiğim birşey var, önümüzdeki on yıllar boyunca Türkiye'deki pek çok meslek grubundan insan, 31 Mayıs'ı 1 Haziran'a bağlayan geceyi açıklamaya, anlamaya ve ifade etmeye çalışacaklar. Kimileri ona ulvi anlamlar yükler ve hakkında türküler yakarken, bazıları o geceyi lanetliyecek, küçümseyecek ve bok muamelesi yapacaklar.

Ben hazır dumanı üstündeyken, sevgili okuyucuma benim için o gecenin anlamını, neden meydana çıkmam gerektiğini anlatmak için geldim. Eteğimde ne varsa, hızla döküp gidicem.

Gezi Parkı'ndaki eylemin ilk günden beri takipçisiydim, elbette bu şehirdeki tek bir saksının bile yerinden kıpırdamasına tahammülümüz yok. Çünkü şehir, iyice inşaat alanı - kanser kombo bir bünye oldu, ucumuzdan kemiriyor. Gezi'deki ağaçlar çok sembolik olarak bu işin bir parçası, yoksa 3. köprü ile bizi akıl almaz bir rant ve çevre katiamı bekliyor.

Ama oraya sadece park için, sadece ağaçlar için de çıkmadım açıkçası.

Cuma günü bir yandan iş yetiştirmeye çalışıp, bir yandan da tüm sosyal medyadan olayları takip ediyordum. "Eyleme ne giyilir, sırt çantasına limon koysam polis arar mı?" hazırlıklarım sürerken, Hürriyet'te önce kanlar içinde bir kız gördüm. Asla yapacağım bir şey değil ama dayanamadım bu kez, videosuna tıkladım. Kızın orada, tam da Taksim anıtının dibinde, tek başına, an be an beyin kanaması geçirişini izledim. Ve ancak video bittikten sonra, onun arkadaşım Lobna olduğunu anladım.

İçim boşaldı bi an, nasıl diyim; tiz bi isyandan gayrı, hiç bişey hissetmedim. Ve aklımda tek bişey belirdi, oraya gidip muhattap kimi bulursam ona, "Sen kimin ülkesinde kimin canına kast ediyorsun lan!?" demeliydim. O meydanın, o parkın, bu şehrin, bu ülkenin hala evim olduğunu birilerine söylemem gerekiyordu.

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Ak Parti’li Direnişçiden Başbakana Mektup…

Ak Parti'li Direnişçiden Başbakana Mektup...
Sayın Başbakanım,
Mektubumdaki başlığın mahiyetine bakarak olur da hakkımda “provakatör" yaftası yapıştırmayasınız diye derdimi anlatmadan önce kendimden bahsetmek zorundayım ne yazık ki…
33 yaşında, Uluslararası İlişkiler ve Siyaset tahsili yapmış, iki yabancı dil bilen, teknoloji dahil dünyadaki tüm gelişmeleri yakından takip eden, hayatının 3’te 1’ini 30’a yakın ülkeyi gezerek ve yaşayarak geçirmiş, aslen Karadeniz’li ve Gürcü kökenli ama aslanlar gibi bir Türk evladıyım…
Bugüne kadar Asya, Avrupa, Amerika, Afrika ve Avustralya kıtalarında bulunmuş, genç yaşıma rağmen ülkem daha 2023 hedefiyle tanışmadan yıllar önce kuşun uçmadığı kervanın geçmediği Pakistan-Afganistan sınırlarında ticaret yaparak bayrağımızı gururla taşımış, bugün hala bu birikim ve deneyimle iş yapmaya çalışan gururlu bir Türk girişimcisiyim.
Beş vakit namazında ve niyazında olan annem ve babam dâhil ailemin hiçbir ferdi bugüne kadar hiçbir yasa dışı oluşum, toplantı, gösteri vb eylemler içerisinde yer almamış, var gücüyle vatanı ve milleti için çalışmış - yani özetle ötekileştirebileceğiniz hiçbir sosyolojik, ekonomik ve siyasal bir gruba ait olmayan - standart bir Türk aile yapısına mensubum.
Bütün bu söylediklerimi emriniz altında çalışan istihbarat teşkilatımıza teyit ettirebileceğiniz gibi, buna hiç ihtiyaç dahi duymadan -bugün tam bir baş belası olduğunu söylediğiniz- sosyal medyadaki twitter hesabımdan yıllardır yazdıklarıma ve paylaştıklarıma bakarak da rahatlıkla anlayabilirsiniz… (@bulent_peker)
Buraya kadarı hikayenin sıkıcı kısmı… Sizi ilgilendiren tarafı bundan sonrası…
Sayın Başbakanım, hikayemin sizi ilgilendiren tarafı asıl bundan sonra başlıyor… Bilmenizi isterim ki; iktidara geldiğiniz ilk günden bu yana bir seçmen ve destekçiniz olarak partinizin yanında yer aldım. Oy kullandığım bütün seçimlerde Ak Parti’ye oy verdim. Ak Parti’ye ait yerel yönetimlerin ulusal ve uluslararası ölçekteki projelerine danışmanlık yaptım. Toplantılarınıza katıldım. Size ve birlikte yola çıktığınız insanlara yapılan tüm haksızlıkların karşısında durdum. Siz, 28 Şubat, askeri vesayet, baş örtüsü, özgürlükler, Mavi Marmara, Ergenekon, Anayasa ve en nihayetinde çözüm süreci gibi onlarca konuyu savunurken aklım ve ilmim yettiğince sizi savundum ve destekledim. O meşhur balkon konuşmanızı gözlerim dolu ve mağrur bir şekilde dinledim. Defalarca etrafıma dinlettim.
Sahip olduğum bütün imkânlara rağmen bir kez olsun hak yemedim, haram yemedim ve kendi gücümce yedirmedim. Tüm bunlara rağmen etrafım ve çevreme göre; kimi zaman “yavşak" oldum, “yandaş" oldum, “düzenin adamı" oldum ama bir gün olsun “doğru bildiğimden şaşmadım”.
Biz kimdik, ne olduk?
Biz, hayatımızın baharında yerleşik düzenle mücadele etmeyi, yapılan tüm haksızlıklara ve taşkınlıklara rağmen sabırla direnmeyi, her ırktan, görüşten, milliyetten insanı dinlemeyi öğrendik. “Kefeni giyip çıktım” dediğiniz yolda gencecik bedenlerimizi, akıllarımızı ve ruhlarımızı size emanet ettik. Hiçbir zaman “sandıkta bir oy” değildik. Eğitimi, tahsili, ahlakı, kültürü, vicdanı ve tüm insani birikimi ile olsa olsa bu memleketin geleceği bizler idik. Öyle gördük, öyle bildik, öyle inandık… Şimdi ne oldu da bir avuç provakatör, darbeci, çapulcu olduk?

30 Temmuz 2013 Salı

Survivor

Survivor bitti.

110 gün önce başlamıştı.
**
Bu 110 günde...
**
Apo, ulusa sesleniş konuşması yaptı, Kürdistan'ı ilan etti. Gazilerimiz, akil adamların kafasına protez bacak fırlattı. AKP genel merkezine law silahıyla saldırıldı. Diyanet İşleri Başkanı, açık açık gâvur diyemedi, “İzmir'in farklı bir dindarlığı var” dedi. Afrika'da üretilen GDO'lu pirinçlerin Türkiye'ye kakalandığı ortaya çıktı. TC'yi kaldırdılar. Emek Sineması'nı yıktılar. Fazıl Say'ı hapse mahkûm ettiler. Kanser hastası üniversiteli kız “ilaçları bulamıyoruz” dedi, Toki Bakanımız cebine para sıkıştırdı, “sakın düşürme” diye tembihledi, kızcağız “ben dilenci değilim, eliniz cebinize değil, vicdanınıza gitsin” dedi. Adana Otistik Çocuklar Eğitim Derneği Başkanı, otistik çocukların ateist olduğunu izah etti. AKP genel başkan yardımcısı Mehmet Ali Şahin “okullara Kuran dersi koyduk, çünkü insan malzememiz bozuldu” dedi. Murat Karayılan, Kandil'de basın toplantısı yaptı, bizim basın kuyruğa girdi. AKP milletvekili Zeyid Aslan, CHP milletvekili Kamer Genç'e “senin a..ına koyarım, o..spu çocuğu, senin ananı s...rim” diye bağırdı. Tayyip Erdoğan “milli içkimiz ayran” dedi, “iki ayyaş” dedi, içki satışına sınırlama getirildi. THY'de hosteslerin kırmızı ruj sürmesi yasaklandı. 1 Mayıs'ta sıkıyönetim ilan edildi, Taksim'de harp çıktı, yüzlerce kişi yaralandı, 17 yaşındaki lise öğrencisi Dilan'ı kafasından biber gazı kapsülüyle vurdular, beyin ameliyatı geçirdi, İstanbul Valisi “marjinaldir, radikal mensuptur” dedi, Dilan'ı hastaneden kovdular. Iğdır'da mayın patladı, 2 asker şehit oldu. Sınırdan zorla Türkiye'ye girmek isteyen Suriyeliler ateş açtı, 1 polis şehit oldu. Olimpiyatta altın madalya kazanan Aslı Çakır Alptekin'in dopingli olduğu ortaya çıktı. Reyhanlı havaya uçtu, 52 vatandaşımız hayatını kaybetti. Suriye sınırında F-16 düştü, pilotumuz şehit oldu. Beşiktaş tribününde demir copla adam dövdüler. Galatasaray taraftarı, Fenerbahçe taraftarını bıçaklayarak öldürdü. Fenerbahçe taraftarı, Galatasaraylı Drogba'ya “muz” salladı. Show TV'ye el kondu, Lig TV'ye el kondu, Marcus Merk bile kamulaştırıldı! Tayyip Erdoğan, 19 Mayıs törenlerine katılmadı, Obama'ya gitti. Emine hanım'a “Diktatörlüğün Psikolojisi” isimli kitap hediye edildi. Hatay'da mazot kaçakçılarına baskın yapıldı, herifler depoyu havaya uçurdu, 9 kişi öldü. Kapadokya'da balonlar çarpıştı, turistler öldü. Hürrem Sultan Almanya'ya kaçtı. Eski OHAL Valisi Hayri Kozakçıoğlu, intihar etti. Kılıçdaroğlu'nun makam aracı, beton mikserinden kurtulayım derken kaza yaptı, beton mikserinin 33 yaşındaki şoförü ehliyetsiz çıktı. Üçüncü Boğaz köprüsüne “Yavuz Sultan Selim” adı verildi, Osmanlı hanedanının mensupları bile “hakikaten Alevilere ayıp oldu, keşke Kanuni filan koysalardı” dedi. Karabük Üniversitesi, padişah Abdülhamid'e onursal doktora verdi. Gezi Parkı direnişi başladı. Çadırları tutuşturdular, ülkede yangın çıktı. Çapulcu dediler. 1'i polis 4 kişi öldü. Ethem'i kafasından mermiyle vurdular, vuran polisi serbest bıraktılar. 8 bin kişi yaralandı. 11 kişi gözünü kaybetti. 1 kişinin dalağı alındı. 59 kişinin hayati tehlikesi sürüyor. Avukatları gözaltına aldılar. Duran adam'ı durduğu için gözaltına aldılar. Televizyonda bunları göstermek yerine “penguen” gösterdiler. Piyano tutukladılar. Divan Oteli'ni hücreevi ilan ettiler. Yabancı öğrencileri casus diye içeri tıktılar. Camide içki içildiğini görmedim diyen, yalan söyleyemem diyen müezzini terörle mücadele şubesinde 6 saat sorguladılar. Polat Alemdar “bize nazar değdi” dedi. Tayyip Erdoğan, 2 milyar 800 milyon ağaç diktiğini söyledi. Eski YÖK Başkanı Profesör Kemal Gürüz hapishanede intihara kalkıştı, bileklerini kesti. Hasdal'daki subaylar açlık grevi başlattı. Fenerbahçe ve Beşiktaş, Avrupa'dan men edildi. Tayyip Erdoğan “Akdeniz, White Sea olarak adlandırılır” dedi. Gezi parkı direnişçilerine “vatan hainleri yaptığınız eylemi si...yim, Ermenilere bıraktınız meydanı, Allah belanızı versin” diyen güreşçiye, milli takımın bayrağı taşıtıldı. Akdeniz Oyunları boyunca 16 sporcumuz dopingli yakalandı. Dolar patladı. Jandarma asayiş komutanıyla, kolordu komutanını taşıyan helikoptere ateş açıldı, “barış süreci”nden zor kaçtılar! PKK polis teşkilatı kurdu, Cizre'de diploma töreni yaptı. Lice'de arbede çıktı, köylüler karakol inşaatını bastı, 1 kişi öldü.
**
Hilmi Cem'in şahsında ünlüleri-gönüllüleri kutlarım ama... Aslında, Panama'ya adaya gidenler yırttı.
Survivor'ın feriştahı burası!

Yılmaz ÖZDİL

2 Temmuz 2013

11 Haziran 2013 Salı

Gezi Parkı ve Sonrası Üzerine

Uzun zaman oldu blog oluşturdum ama kendimden birş ey yazıp paylaşmadım hep copy-paste yaptım yeter artık nereye kadar dedim yazmalıyım blog kendini yayınlamaktır milleti değil dedim kendimi içten içe yırttım ama elim klavyeye gidip de yazamadım işte ta ki Gezi Parkı olaylarına kadar...

Gezi Parkı gösterdi ki Twitter ve Facebook gibi sosyal ağların kullanıcılarının paylaşımları, yorumları, yazıları ülkemizde de bir uyanışı sağlayabiliyor. Bende madem paylaşım ve twit ile katkıda bulunduğum bu uyanışa artık yazılarım ve yorumlarımla da sesimin gür çıkmasını sağlamalıyım ve bir nevi kendiuyanışım da başlatmalıyım dedim. Ve başlıyoruz haydi işte....

Taksim Gezi Parkı ile başlayan ve yurt geneline yayılan ve hala birçok ilde devam eden uyanış başbakanın açıklamaları ile daha da farklı boyutlara taşındı öyle ki başlangıçta 'tepkisel bireylem' iken şimdilerde birçok siyasi görüş ve oluşumun sahiplenmek istediği bir nevi 'devrim hareketine' cevrilmek istenmektedir.

16 Mayıs 2013 Perşembe

Keser döner sap döner gün gelir hesap döner saklamak lazım böyle haberleri...


AKP Hükümeti, IM­F’­ye borç kalmadığını “ö­vü­ne­re­k” açık­la­dı. An­cak, on yıl­lık tab­lo ödemenin özel­leş­tir­mey­le yapıldığını or­ta­ya koy­du…
Türkiye­’nin 10 yıl ön­ce IM­F’­ye 23.5 mil­yar do­lar bor­cu var­dı. Tür­ki­ye­’nin özel sek­tör da­hil o yıl­ki top­lam dış bor­cu da 130 mil­yar do­lar­dı. AKP, ik­ti­da­rı­nın ilk yı­lın­dan iti­ba­ren özel­leş­tir­me­ye hız ver­di.
Cum­hu­ri­yet dö­ne­mi bo­yun­ca ya­pı­lan ka­mu­ya ait baş­ta sa­na­yi ol­mak üze­re tüm te­sis­le­ri ar­ka ar­ka­ya sa­tı­şa çı­kar­dı. Bun­la­rın ço­ğu, ik­ti­da­ra ya­kın yer­li ve ya­ban­cı ser­ma­ye ta­ra­fın­dan yok pa­ha­sı­na ka­pı­şıl­dı. AKP ik­ti­da­rı­nın 10 yıl­lık dö­ne­min­de Tür­ki­ye­’nin dış bor­cu, 2012 so­nu iti­ba­riy­le 336 mil­yar do­la­ra yük­sel­di.
Bu bor­cun 101 mil­yar do­lar­lık kıs­mı­nın ka­mu­ya, 7 mil­yar do­la­rı­nın Mer­kez Ban­ka­sı­’na, 217 mil­yar do­la­rı­nın da özel sek­tö­re ait ol­du­ğu açık­lan­dı. Özel­leş­tir­me İda­re­si Baş­kan­lı­ğı­’nın ka­yıt­la­rı­na gö­re, bu dö­nem­de ara­la­rın­da Türk Te­le­kom, TE­KEL, SE­KA, PET­KİM, TÜP­RAŞ ve Er­de­mir gi­bi sa­na­yi te­sis­le­ri, li­man­la­rın ta­ma­mı, 195 ka­mu te­si­siy­le 2 bin 629 adet ar­sa, bi­na ve loj­man ses­sizce el­den çı­ka­rıl­dı. Ka­mu­ya ait bu var­lık­la­rı­n sa­tı­şın­dan 38 mil­yar 84 mil­yon do­lar­lık ge­lir el­de edil­di. Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de mil­le­tin öde­di­ği ver­gi­ler­le ya­pı­lan te­sis­le­rin sa­tı­şın­dan el­de edi­len ge­lir, IM­F’­ye olan 23.5 mil­yar do­lar­lık bor­cu ka­pat­ma­ya yet­ti. Ar­tan kıs­mıy­la da büt­çe açık­la­rı fi­nan­se edil­di.


'Atatürk Türkiye'dir, Türkiye Atatürk'


Malatya İnönü Üniversitesi'nde kütüphane girişinde bulunan 'AtatürkTürkiye'dir, Türkiye Atatürk' yazısı, Rektörlük tarafından kaldırılarak yerineAtatürk'ün 'Benim manevi mirasım, bilim ve akıldır' sözlerinin bulunduğu yazı yerleştirildi. Malatya Ülkü Ocakları Başkanı Burhan Coşkun bir açıklama yaparak, yazıyı değiştiren Rektörlüğe tepki gösterdi.

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan, İnönü Üniversitesi eski Rektörü ve Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu tarafından kampustaki kütüphane içinde bulunan girişine büyük harflerle yazılan 'Atatürk Türkiye'dir, Türkiye Atatürk' yazısı kaldırıldı. 

Kaldırılan yazının yerine ise Atatürk'ün sözü olan 'Benim manevi mirasım, bilim ve akıldır' yazısı konuldu.

Bu duruma tepki için kampüs girişinde basın açıklaması yapan Malatya Ülkü Ocakları Başkanı Burhan Coçkun, değişikliğe tepki göstererek, "Milliyetçi gençlere ceza vermekten kaçınmayan sayın Rektör'ün son icraatı, tarafını belirleme noktasında belirleyici bir işaret olmuştur. Senin rahatsızlığını tahmin ediyorduk ama bu kadar nefretin de ötesinde olduğunu bilmiyorduk" diyerek ağır bir şekilde eleştirdi.