Bilsek ne olur bilmesek ne olur demeyin. Hani, “Türkler Ermenileri soykırımdan geçirmiştir” diyorsunuz ya, Agop Martayan’ı bilseniz böyle iftiralar atmaktan belki utanırsınız.
1915’lerde ve tabii
bugün de Türkiye’de pek çok Agop Martayan’lar vardır. Eğer Türkler Ermenilere
soykırım uygulasaydı bu topraklarda bir tek bile Agop Martayan’ın mezarı dahi
kalmazdı.
Hem, Türk milleti
neredeyse bin yıldır birlikte yaşadığı Ermeni tebaası ile İngiliz’in, Yunan’ın,
İtalyan’ın, Fransız’ın, Rus’un başına çullandığı bir günde niye yeni bir cephe
açarak başını fazladan bir belâya soksun? Binlerce yıllık devlet tecrübesi olan
bir millet manyak mıdır ki böyle bir işe kalkışsın?
O günlerde Rumlar da
kudurmuştu; niye Rumlar için tehcire yeltenmediler, niye Rumlara soykırım
yapmadılar? Ha, belki, “Ruslara karşı Doğu cephesini emniyete almak için”
diyeceksiniz... İyi de, demek ki ortada “emniyeti tehlikeye düşüren” bir takım
dolaplar döndü, o zaman Osmanlı haklı öyleyse... Bir de, aynı bölgede
Süryaniler yaşıyordu,
Osmanlı ve bölge
halkı niye tehcire tabi tuttukları Ermenilerin arasına Süryanileri katmadı?
Yani, sizin iftiralarınızı
çürütmek için “belgeye” falan ihtiyaç yok, biraz akıl, biraz vicdan yetiyor da
artıyor bile.. Amma sizde o ne gezer! Zaten bir millet başka bir milletin
vicdan ve aklının merhametine muhtaç kaldı ise o millet yandı demektir. Hele bu
millet hemen her millete iyilik ve merhamet etmiş Türk milleti ise... Derler
ya, “Falankes size kötülük düşünüyor” deyince adam, “Hayret, der, halbuki benim
ona hiçbir iyiliğim nasip olmamıştı...”
Milletler camiasında
Türk milletinin durumu tam da böyledir işte... Neyse, biz yine Agop Martayan’a
dönelim..
İsminden de anlaşıldığı üzere Agop Martayan bir Ermenidir. 22 Mayıs 1895’te İstanbul Büyükdere’de ticaretle uğraşan köklü bir Ermeni ailesinin çocuğu olarak doğmuştur. Sizlerin, “Osmanlı bize soykırım uyguladı” dediğiniz 1915’te Robert Kolej’i bitirmiştir.
İsminden de anlaşıldığı üzere Agop Martayan bir Ermenidir. 22 Mayıs 1895’te İstanbul Büyükdere’de ticaretle uğraşan köklü bir Ermeni ailesinin çocuğu olarak doğmuştur. Sizlerin, “Osmanlı bize soykırım uyguladı” dediğiniz 1915’te Robert Kolej’i bitirmiştir.
Neymiş? Demek ki bir
Ermeni 1915’te Robert Kolej’de okuyabiliyormuş. Ticaretle uğraşan ailesine yan
gözle bakılmıyormuş. Üstelik Agop Martayan bir Ermeni olarak Osmanlı ordusunda
Birinci Dünya Savaşı’nda yedek subay olarak görev alır. Demek ki yine neymiş:
Osmanlı o yıllarda bir Ermeni’yi en mahrem noktasında eline silah verip vatan
ve bayrağını ona emanet edebiliyormuş.. Soykırım yapan bir millet böyle
abukluklar yapar mı?
Hitler, Yahudileri
orduya alıp subay yaptı mı, ellerine silah verdi mi?
Doğu cephesinde yani kimi Ermenilerin Osmanlıyı arkadan vurduğu cephede Osmanlı saflarında görev yapan Agop Martayan bu cephenin ihanet eden soydaşlarının da yardımıyla çözülmesi üzerine Güney Cephesinde görev alır. Ve burada Mustafa Kemal Paşa’nın karşısına kötü bir talih olarak “esir” diye çıkartılır.
Uzatmayalım...
Doğu cephesinde yani kimi Ermenilerin Osmanlıyı arkadan vurduğu cephede Osmanlı saflarında görev yapan Agop Martayan bu cephenin ihanet eden soydaşlarının da yardımıyla çözülmesi üzerine Güney Cephesinde görev alır. Ve burada Mustafa Kemal Paşa’nın karşısına kötü bir talih olarak “esir” diye çıkartılır.
Uzatmayalım...
Mustafa Kemal Paşa
Agop Martayan’a hürriyetini iade eder. Cebine para koyar, eline serbestçe
dolaşabileceğini dair bir belge verir. Bu süreçte gelişen ilgi çekici olayları
bilmeyenlerin merakını tahrik için atlıyor, sonuca geçiyorum.
Hani biz Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” diyoruz ya.. İşte bu Agop Martayan, Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” soyadını teklif eden adamdır. Agop Martayan, Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” dediği için biz O’na Atatürk diyoruz. Çünkü Mustafa Kemal vatanı kurtarıp Cumhuriyeti kurduktan sonra her alanda olduğu gibi Türk dili üzerinde de derinlik ve genişliğine çalışmalara başlar.
Hani biz Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” diyoruz ya.. İşte bu Agop Martayan, Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” soyadını teklif eden adamdır. Agop Martayan, Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” dediği için biz O’na Atatürk diyoruz. Çünkü Mustafa Kemal vatanı kurtarıp Cumhuriyeti kurduktan sonra her alanda olduğu gibi Türk dili üzerinde de derinlik ve genişliğine çalışmalara başlar.
22 Eylül 1932
tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirilen Türk Dili Konferansı’na Agop
Martayan ile birlikte İstepan Gurdikyan ve Kevork Şimşyikyan da uzman olarak
davet edilirler. Çünkü Agop Martayan devrin en büyük dil alimlerinden biridir.
İngilizce, Yunanca, İspanyolca, Latince, Almanca, Rusça ve Bulgarca bildiği
gibi, “Türkçe gramer” kitabı da yazmıştır. “Türk-Sümer ve Hitit Dilleri
Arasındaki İlişkiler” bildirisini Agop bu kurultayda sunar. Ve 1934 yılında
Atatürk tarafından TDK Başuzmanı olarak atanır.
Yabancı sözcüklerin
kökünü açmada uzman olduğu için Atatürk tarafından kendisine “Dilaçar” soyadı
teklif edilir, o da bu soyadı memnunlukla kabul eder. “Beni buraya Atatürk
getirdi, ölünceye kadar O’na ve Türkçeye layık olmaya çalışacağım” diyen Agop
Dilaçar TDK Başuzmanı olarak 45 yıl görev yaptı. Soyadı Kanununda Mustafa
Kemal’e “Atatürk” soyadını teklif eden de oydu.
Ey, “Türkler
Ermenilere soykırım uygulamıştır” diyen iftiracılar, Agop Martayan’ı bu
tezinizde nereye oturtacaksınız?
27 Aralık
2011
Hasan
DEMİR
hasandemir54@hotmail.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder