Devleti savunmak zor iş. AK Parti'nin son zamanlarda
başına gelen de bu. Eskiden çok rahattı AK Parti. Hem iktidardaydı, hem de
muhalefette gibi devlet iktidarına karşı meydan okuyabiliyordu. O zamanlar
Başbakan Erdoğan 'bürokratik oligarşi' sözünü dilinden düşürmüyor, partisi de
'devlet iktidar'ına karşı 'halk gücü'nü temsil ediyordu.
'Devlet karşısında' böyle bir konuşlanma AK Parti'ye
hem ihtiyaç duyduğu kitlesel desteği sağladı, hem de devlet içindeki
muhaliflerine karşı 'söylemsel üstünlük'. Zamanın ruhunu doğru okuyan,
dönüştürücü ve reformist bir parti olarak AK Parti Türkiye'yi
demokratikleştirmeye çalışıyor, devlet içindeki 'güç odakları' ise reforma ve
dönüşüme direniyorlardı.
Bu 'karşılaşmada', otoriter-bürokratik direnç
odaklarına karşı geniş bir merkez-sağ kitle ve demokrat aydınlar AK Parti'nin
arkasında saf tuttular. Devleti dönüştürecek, ehlileştirecek ve
demokratikleştirecek tek güç olarak AK Parti görülüyordu.
AK Parti hükümeti beklentileri karşılamadığında bile
anlayışla karşılandı. Herkes devletin içinde büyük direnç odakları olduğunu
biliyordu. Nokta Dergisi 'darbe günlükleri'ni yayımladığı için askerî
savcılık tarafından basıldığında da, Şemdinli savcısı meslekten atıldığında
da 'suçlu' hep 'devlet', devletin içindeki 'bürokratik oligarşi'ydi, AK Parti
değil. İktidar olmuş ama 'muktedir' olamamış, adeta 'devlet içinde muhalefet'
rolünü üstlenmiş bir AK Parti 'masum'du.
'Öte taraf'ın hiç şakası yoktu çünkü; darbe
hazırlıkları konuşuluyor, suikast planları ortaya çıkıyordu. Meclis'e
cumhurbaşkanı bile seçtirmemişlerdi. Anayasa Mahkemesi hukuk dışı kararlar
alıyor, Danıştay hükümetin nerdeyse her idari düzenlemesini engelliyor,
Yargıtay yasaları 'otoriter' bir anlayışla yorumlamaya devam ediyordu.
Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'yi kapatmasına bile ramak kalmıştı.
Askeri, yargısı ve yüksek bürokrasisiyle 'devlet'in
adeta savaş açtığı AK Parti'ye halk ve Türkiye'nin demokrat aydınları destek
çıktı. Bunun kilit anlarından birisi 12 Eylül Anayasa referandumuydu.
Sonuçta, son yıllarda verilen 'sivilleşme-demokratikleşme'
mücadelesiyle vesayet rejimi neredeyse bitti. Anayasa Mahkemesi başta olmak
üzere yüksek yargı yeni kadrolarla donatıldı, üniversiteler 'zamanın ruhu'na
uygun hale getirildi, asker topuk selamı vermeye başladı.
Vesayet rejiminin esasını, seçilmiş hükümetin
üzerinde onu denetleyen, sınırlandıran buyurgan bir üst makam olarak
'devlet'in varlığı oluşturuyordu. Bu 'devlet' denilen şey de aslında resmî
ideoloji-Kemalizmle meşrulaştırılan bir asker-yargıç-yüksek bürokrasi
oligarşisiydi.
Vesayet rejiminin bitmesi, dolayısıyla, 'devlet'le
hükümetin 'tek'leşmesi, hükümetin devlet haline gelmesi demektir. Bütün
demokratik âlemde de bu böyledir. Eğer vesayet rejimi yoksa bir hükümet, bir
de onun üstünde devlet olmaz. AK Parti'nin bugün 'devlet'i savunur hale
gelmesinin nedeni budur; vesayet rejimi bitmiş, hükümet devlet haline
gelmiştir.
MİT müsteşarını siz atadıysanız MİT'i kategorik
olarak savunmak da size düşer. YAŞ toplantılarında askeri bastırıp
Genelkurmay Başkanı'nı siz seçmişseniz, onun tutuklu generalleri ziyaret
etmesini de hoşgörüyle karşılar, Uludere baskınındaki hatasını görmezden
gelebilirsiniz. Bir zamanlar 'orduyu yıpratmak istiyorlar' sözünün muhatabı
sizken, birden siz bu sözleri başkaları için söylemeye başlayabilirsiniz.
Kendini devletin karşısında konumlandıran bir
partiden, İçişleri Bakanı'nın 'devlet, hayatın ta kendisidir' dediği bir
çizgiye kaymak ilginç bir 'yol öyküsü. Anlaşılan AK Parti devleti
dönüştürürken kendisi de 'eskisi gibi' kalmamış. Uludere saldırısının ardından
Taraf'ın 'Devlet halkını bombaladı' başlığına, hep 'devletin gazetesi' olan
Hürriyet'in, 'Devlet halkını bombalar mı?' manşetiyle cevap vermesi hoşlarına
gidebilir. Ancak görüntü onları yanıltmasın; bence Hürriyet hâlâ kendi
çizgisinde.
Arkasında durduğu şey, 'devlet'in ta kendisi, AK Parti değil.
Hürriyet, 'devlet olan AK Parti'nin yanında, Taraf ise 'devlet'i eleştirmeye
devam ediyor eski günlerde olduğu gibi. Fark şu ki eleştirdiği devleti bugün
AK Parti 'kendisi' olarak görüyor.
Gücünü ve meşruiyetini devletle mesafesinden alan
bir parti bugün devletleşiyor görüntüsü veriyor. Devleti savunmak zordur, AK
Parti için bile...
Taraf'a karşı AK Parti'yi Hürriyet'in savunması çok
şeyler anlatıyor.
03 Ocak 2012
İhsan Dağı
i.dagi@zaman.com.tr
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder